Op.Dr. Banu Çiftçi
yükleniyor...
Randevu için
0(533)687 25 23

İnsanda duyular izole değildir ve birbirleri ile iletişim ağı oluşturmaktadırlar. Bu duyuların nasıl uyum halinde çalıştığını gösteren birkaç örnek vermek istiyorum. Daha önce tat ve koku sistemlerinin nasıl birlikte çalıştığını, deri ve iskelet sisteminin işitmeye katkısını, göz kapakları kapalı iken bile görme duyusunun fonksiyonel olduğundan bahsetmiştik.

En merak edilen noktalardan biri de anne karnında bebeğin acı duyup, duymadığıdır. Bebeğiniz acı hissettiğinde ses çıkarabilmek için hava ortamı yoktur ama şiddetli vücut ve solunum hareketleri ile olduğu kadar hormonal olarak da acıya cevap vermektedir. Bunun en iyi örneği, bebeğe iğne ile girişimin yapıldığı çalışmalardır. Kan uyuşmazlığı gibi bazı tıbbi durumlarda, anne karnındaki bebeğe kan değişimi yapılması gerekir.  Böyle bir durumda, kan transfüzyonu için anne karnında bebeğin karaciğer toplardamarına iğne girilmesini takiben 10 dk içerisinde ağrı duyusunun kimyasal göstergeleri olan beta endorfin düzeylerinde ve kortizon düzeylerinde ciddi oranda bir yükselme olmaktadır. Bu da bebeğin ağrı duyduğunun bir göstergesi olabilir.

Bebeklerin amniosentez işlemi sırasında iğneyi tutmaya çalışarak veya iğne onlara çarparsa dönüp iğneye saldırmaya çalışarak tepki verdiği bilinen bir gerçektir.

Son olarak araştırmacılar bebeğin 23. gebelik haftasında itibaren rüya gördüğünü saptamışlardır. Uykudaki hızlı göz hareketleri dönemi (REM) ilk defa bu haftada gözlenmektedir. Prematüre bebeklerdeki çalışmalar 30. gebelik haftasında uyku süresinin tamamını derin rüya aktivitesinde geçirdiklerini 40. haftaya doğru bu oranın %50 ye düştüğünü göstermiştir. Rüya, bu sırada yüz ve el kol hareketlerinin uyumu ile rüyanın mutluluk verici veya kötü olduğu hakkında bilgi veren şiddetli bir vücut aktivitesi oluşturmaktadır. Bebeğinizin rüya görmesi tıpkı erişkinlerde olduğu gibi içten gelen bir aktivitedir çevre veya duyulara tepkisel bir yanıt değildir.